Перевод: с русского на турецкий

с турецкого на русский

çocuk gibi

  • 1 румяный

    1) al, pembe

    румя́ные щёки — al yanaklar

    румя́ный ребёнок — al yanaklı çocuk

    2) ( о печёном) nar gibi (pişmiş)

    румя́ный пиро́г — nar gibi börek, pembe pembe pişmiş börek

    Русско-турецкий словарь > румяный

  • 2 бросаться

    atılmak,
    saldırmak
    * * *
    несов.; сов. - бро́ситься
    1) atmak; atışmak

    броса́ться снежка́ми (друг в друга)kar topu atışmak

    2) atılmak; üstüne atılmak, saldırmak ( нападать)

    броса́ться вперёд — ileri atılmak

    бро́ситься на врага́ — düşmanın üzerine atılmak

    броса́ться на по́мощь — yardımına koşmak

    мы бро́сились на у́лицу — dışarı / sokağa fırladık

    ребёнок бро́сился к ма́тери — çocuk annesine doğru atıldı

    бро́ситься ничко́м на посте́ль — kendini yüzü koyun yatağın üzerine atmak

    бро́ситься на ше́ю кому-л. (от радости)(birinin) boynuna atılmak

    3) kendini... atmak

    бро́ситься с моста́ — kendini köprüden (aşağı) atmak / bırakmak

    ••

    броса́ться в глаза́ — göze çarpmak

    таки́ми предложе́ниями не броса́ются — teklifin böylesi yabana atılmaz

    вино́ бро́силось ему́ в го́лову — şarap başına vurdu

    броса́ться как бык на кра́сное — azgın boğanın kırmızı görünce saldırdığı gibi saldırmak

    Русско-турецкий словарь > бросаться

  • 3 говорить

    konuşmak; söz etmek,
    bahsetmek; görüşmek; söylemek,
    demek,
    dile getirmek; ifade etmek; kanıtlamak,
    göstermek
    * * *
    несов.; сов. - сказа́ть
    1) тк. несов. konuşmak

    говори́ть по-ру́сски — Rusça konuşmak

    ребёнок ещё не говори́т — çocuk daha konuşamıyor

    2) (что-либо, о ком-чём-л.) söz etmek, bahsetmek; laf etmek; konuşmak, görüşmek; söylemek; demek; dile getirmek

    говори́ть о поэ́зии — şiirden söz etmek / bahsetmek

    говори́ть пра́вду — doğruyu söylemek

    что он говори́т? — ne diyor?

    он не даст тебе́ говори́ть об э́том — sana bundan laf ettirmeyecek

    е́сли говори́ть конкре́тнее... — daha somut konuşursak...

    как я уже́ говорил — söylediğim / arz ettiğim gibi

    в э́том стихотворе́нии поэ́т говорит о любви́ к ро́дине — bu şiirde ozan vatan aşkını dile getiriyor

    а́втор говорит об э́том слова́ми одного́ из персона́жей своего́ расска́за — yazar bunları / bunu öyküsünün bir kişisine söyletiyor

    хорошо́ говори́ть о ком-л.biri için iyi söylemek

    бо́льше мне о нём не говори́! — bir daha açma bana onun lafını!

    я то́же хочу́ ко́е-что сказа́ть — benim de söyleyecek birkaç sözüm var

    он тако́е сказа́л, что... — öyle bir laf attı ki...

    он веле́л сказа́ть, что его́ нет до́ма — kendisi için evde yok dedirtti

    вы что́-то сказа́ли? — bir şey mi buyurdunuz?

    вы что́-то хоте́ли сказа́ть? — bir şey mi diyecektiniz?

    он ничего́ не сказа́л — bir şey demedi; sesini çıkarmadı

    3) тк. несов. ( разговаривать) konuşmak; söz etmek

    кто (э́то) говори́т? — konuşan kim?

    мы с ним говори́ли и об э́том де́ле — onunla bu işi de konuştuk / görüştük

    на эту те́му мы не говори́ли — bu konudan söz etmedik, bu konuyu konuşmadık

    ты говори́л с дире́ктором? — müdürle görüştün mü? / konuştun mu?

    он уже́ год с на́ми не говори́т — bizimle bir yıldır konuşmuyor

    4) тк. несов., в соч.

    говоря́т — diyorlar ki

    говоря́т, он уе́хал — gitmiş (diyorlar)

    5) тк. несов. ( свидетельствовать) ifade etmek, göstermek, kanıtlamak

    э́то ни о чём не говори́т — bu bir şey ifade etmez

    ра́зве э́тот факт вам ни о чём не говори́т? — bu gerçek size hiç bir şey anlatmıyor mu?

    о чём говоря́т э́ти ци́фры? — bu rakamlar neyi ifade ediyor?

    э́то говори́т в твою́ по́льзу — bu senin lehine (bir puandır)

    ••

    говори́т Москва́ — радио burası Moskova

    что ты говори́шь?! — deme! sahi mi?

    и не говори́! — sorma!

    что ни говори́ — ne dersen de

    что я вам говори́л! — size dememiş miydim?

    не говоря́ (уже) о... —...bir yana

    ина́че говоря́ — başka bir deyişle

    точне́е / верне́е говоря́ — daha doğrusu

    по пра́вде говоря́ — doğrusu

    открове́нно / че́стно говоря́ — açıkçası istenirse

    назва́ние говори́т само́ за себя́ — adı üstünde

    Русско-турецкий словарь > говорить

  • 4 ребёнок

    м
    çocuk (-ğu); bebek (-ği)

    он ра́довался как ребёнок — çocuklar gibi sevinmişti

    ••

    большо́й ребёнок — hoppala bebek

    он ху́же ребёнка! — bebelerden beter!

    она́ ждет ребёнка — bebek bekliyor

    Русско-турецкий словарь > ребёнок

  • 5 тощий

    çok zayıf,
    bir deri bir kemik
    * * *
    1) çok zayıf, kuru; arık, lağar

    то́щая ло́шадь — arık / lağar at

    до чего́ ж ребёнок тощ! — çocuk ne kadar da kuru!

    то́щий как во́бла — çiroz gibi

    2) arık; cılız

    то́щая по́чва — arık toprak

    то́щая трава́ — cılız otlar

    ••

    на то́щий желу́док — aç karnına

    Русско-турецкий словарь > тощий

  • 6 шёлк

    м
    1) ipek (-ği)

    шёлк-сыре́ц — ham ipek

    иску́сственный шёлк — suni ipek

    2) ( ткань) ipekli (kumaş)

    пальто́ на шелку́ — ipek astarlı palto

    ••

    не па́рень, а шёлк — kuzu gibi bir çocuk

    он в долгу́ как в шелку́ — погов. uçan kuşa borcu var

    Русско-турецкий словарь > шёлк

  • 7 юла

    topaç
    * * *
    ж
    1) ( волчок) topaç (-)
    2) разг. ( о ребёнке) kurtlu peynir, civa gibi çocuk

    Русско-турецкий словарь > юла

См. также в других словарях:

  • çocuk gibi — 1) yetenekleri gelişmemiş, çocuk kalmış Çocuk gibi adam. 2) kolay kanar, kolay inanır Sen de çocuk gibisin, o adamın sözüne inanılır mı? …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çocuk gibi sevinmek — çok sevinmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çocuk — is., ğu 1) Küçük yaştaki oğlan veya kız Çocuğun bir sütninesi vardı. R. H. Karay 2) Soy bakımından oğul veya kız, evlat Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış. B. R. Eyuboğlu 3) Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çocuk kalmak — büyümüş olmasına rağmen çocukça düşünceler taşıyıp çocuk gibi davranmak Araya araya bu oyunu mu buldun? Ayol sen sahiden çocuk kalmışsın. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elmas gibi — çok iyi, çok değerli Elmas gibi kalbi var. Elmas gibi bir çocuk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bülbül gibi bilmek — çok iyi öğrenmiş olmak Çocuk dersi bülbül gibi bildiği hâlde, Mükremin Hoca, bir türlü tam numara atmazmış. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nur topu gibi — sağlıklı, çok güzel ve temiz (çocuk) Oğlan nur topu gibi idi. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haydut gibi — 1) insana korku veren, iri yarı (kimse) 2) yaramaz ve sevimli (çocuk) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • topaç gibi — vücutça toplu ve sağlıklı (çocuk) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • böcek gibi — ufak tefek ve esmer (çocuk) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • altın topu gibi — güzel ve tombul (çocuk) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»